COVİD-19 DÖNEMİNE İLİŞKİN TAHSİL EDİLEN İDARİ PARA CEZALARININ İADESİNE YOL AÇAN ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ AF KANUNLARINA ETKİSİ

Mali Kılavuz (Tüm Yazıları)

Pınar DİZDAR GÜNEŞ

Muhasebat Başkontrolörü

1. Giriş

Covid-19 salgın hastalığı döneminde uygulanan idari para cezası yaptırımlarının kaldırılması için kanuni düzenlemeye gidilerek, 9.11.2022 tarihli Resmi Gazete’ de 7420 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a geçici madde konulmuştur.  Bu düzenlemede kısaca, 11.3.2020 tarihinden itibaren Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar verilen ilgilisine tebliğ edilmemiş olan idari para cezalarının tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceği ancak tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Yapılan bu kanuni düzenleme, Anayasa Mahkemesine taşınmış ve Yüksek Mahkeme daha önce alışılagelmiş olanın dışında bir karar vererek, tahsil edilmiş olan idari para cezalarının iade edilmeyeceği ibaresinin Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi ve mülkiyet hakkına aykırı olduğu gerekçesi ile 5.4.2023 tarihli ve 2023/71 karar numaralı kararı ile iptal kararı vermiştir.

Makalemizde, bu kararın 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 4. maddesi açısından sonuçlarının yanı sıra, kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin daha önce yayımlanan ya da bundan sonra yayımlanacak kanuni düzenlemelere etkisine değinilecektir.

Anahtar Kelimeler: Af kanunu, idari para cezası, kamu alacağı, yapılandırma, iade, Anayasa Mahkemesi.

2. Anayasal İlkeler

2.1. Eşitlik ilkesi

Anayasa’mızın 10. maddesinde eşitlik ilkesine yer verilmiştir. Buna göre, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir./Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz./Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz./Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz./Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” denilerek eşitlik ilkesinin çerçevesi çizilmiştir.

Anayasa’da belirtilen eşitlik mutlak eşitlikten ziyade nispi eşitliktir. Yani, aynı hukuki durumda olanların arasında eşit muameleyi ifade etmektedir. Nitekim Yüksek Mahkeme değişik tarihlerde verdiği birçok kararında eşitlik ilkesinin ne anlama gelmesi gerektiğini açıklamıştır.

Yüksek Mahkeme 17.6.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2022/33 karar numaralı kararında kanun önünde eşitliğin tanımını detaylandırmış, eşitlik ilkesinin hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye göre, bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi’ne göre kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez görüşlerini ön plana çıkarmıştır.

2.2. Mülkiyet Hakkı

Anayasa’mızın 2 nci bölümünde kişilerin hakları ve ödevlerinden bahsedilmiş ve 35 inci maddesinde mülkiyet hakkı tanımlanmıştır. Buna göre, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz”.

3. Kamu Alacaklarının Yapılandırılmasında Önceki Düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi Kararları

Ülkemizde kamu alacaklarının yapılandırılması diğer bir deyişle vergi affı sık başvurulan bir yöntemdir. Yapılandırma ile alacağın bir kısmından vazgeçilerek kamu alacağının tahsilinin sağlanması, böylelikle kamuya gelir sağlanması amaçlanmaktadır. Kamu alacaklarının yapılandırılmasının gelir sağlama özelliği yanında ayrıca vergi daireleri, sosyal güvenlik kurumu, belediyeler ile birçok kamu kurumunun iş yükü azaltılmakta, ayrıca yargıya intikal eden dosyalarda da azalma sağlanmaktadır. Yapılandırma bazen asıl alacağın ve asıl alacağa bağlı faiz, gecikme zammı gibi fer’i alacakların belli bir yüzdesinden vazgeçilmesi şeklinde olabildiği gibi, bazen de yalnızca feri’i alacaklardan yada bunların bir kısmından vazgeçilmesi şeklinde de olabilmektedir. Yapılandırma kanunlarında, kanun koyucu o günün gerektirdiği şartlar dahilinde kamu alacaklarının tahsilatını sağlamak için farklı düzenlemelere gitmektedir. Alacakların yapılandırmalarına ilişkin düzenlemeler, yalnızca vergi alacaklarına değil dönem dönem idari para cezaları, sosyal güvelik alacakları, gümrük, ticaret, karayolları işlemlerinden kaynaklanan alacaklar gibi birçok alacak kalemini de kapsayabilmektedir.  

Yapılan bu kanuni düzenlemelerde, yapılandırma kapsamındaki alacaklardan düzenlemenin yayımı tarihinden önce tahsil edilmiş olan tutarların red ve iadesinin yapılamayacağına ilişkin hüküm getirilerek, borcunu daha önce ödemiş olanlar kapsam dışında bırakılmaktadır. Yapılandırmanın olumsuz özellikleri bu noktada oluşmaktadır. Özellikle alacağın aslı üzerinde yapılan indirimlerin yükümlülüğünü zamanında yerine getirenler ile zamanında yerine getirmeyenler arasında adaletsizlik yarattığı, yapılandırmaya sık sık başvurulmasının vatandaşların borç yükümlülüklerini zamanında yerine getirmekten kaçınmasına yol açtığı en çok getirilen eleştirilerdendir.

Yapılandırmalara ilişkin kanuni düzenlemelerin bir bölümü, yukarıda saydığımız Anayasal ilkeler bağlamında Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. Nitekim 3.4.1992 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3787 Sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkındaki Kanun’daki hükümlerin vazgeçilen faiz, zam ve cezaları zamanında ödeyen mükelleflerin iyi niyetlerinin cezalandırıldığı, ödemeyenlerle aralarında eşitsizlik yaratıldığı, yönüyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine iptal davası açılmıştır. Yüksek Mahkeme, 24/06/1993 tarihli ve 1992/29 karar numaralı kararında bazı kamu alacaklarının tahsilatının hızlandırılmasını sağlamak amacıyla kimi kolaylaştırıcı ve özendirici kurallar konulmasının büyük ölçüde tahsil kabiliyetini yitiren kamu alacaklarının tahsilatının hızlandırılarak kamu giderleri için finansmanın en kısa sürede sağlanmasının amaçlandığını, durum ve konumlardaki farklılıkların doğurduğu zorunluluklarla, Anayasa’da öngörülen kamu yararı ya da başka nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemeyeceğini ve aynı hukuksal konumda olmalarına karşın vergi borcunu ve diğer yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerle, getirmeyenlerin kamu yararı amacıyla farklı kurallara bağlı tutulduklarından bahisle eşitlik ilkesine aykırı görülmediğine hükmetmiştir.

3.8.2016 tarihli ve 6736 Sayılı Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin Kanun’un 10 uncu maddesinde yer alan “Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar,…….. red ve iadesi yapılmaz.” ibaresine ilişkin, İstanbul 9. Vergi Mahkemesi’nce Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz sonucu verilen 29.11.2017 tarihli ve 2017/162 karar numaralı Anayasa Mahkemesi kararında, Devletin temel amaç ve görevlerini yerine getirebilmesi için kullandığı araçlardan birinin anayasal ilkelere aykırı olmaması koşuluyla bütçe hakkı olduğunu, bu kapsamda kanun koyucunun söz konusu harcamaları karşılamak üzere yeni malî yükümlülükler getirebileceği gibi tahsil edemediği alacaklarının tahsilini gerçekleştirmek için birtakım kolaylaştırıcı tedbirler alma yolunu da seçebileceği belirtilmiştir. Mahkeme, bu durumun Anayasa’da güvence altına alınmış olan eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağını, çünkü eşitlik ilkesinin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanunlar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğunu ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile durum ve konumlarındaki özelliklerin, bazı kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabildiğini, yapılandırma kapsamına giren alacakları herhangi bir şekilde ödeyenlerin kamuyla borç ilişkilerinin nihayete ermiş olmakla birlikte borçlarını ödemeyenlerin borç ilişkilerinin devam ettiğini, dolayısıyla başlangıçta aynı hukuksal konumda olsalar dahi Kanun’un yayımı tarihinden önce vergilerini ödeyenler ile vergilerini ödemeyenlerin Kanun’un yayımlandığı tarihte aynı hukuksal konumda olmadığını, farklı hukuksal konumda olmaları nedeniyle vergi borcunu ve diğer yükümlülüklerini zamanında yerine getirenler ile getirmeyenlerin farklı kurallara bağlı tutulduklarını belirtmiştir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi bu kararında, vergi borçlarını ödemiş olan kişilerin yapılandırma kapsamına alınmak suretiyle fazladan ödedikleri tutarların kendilerine iade edilmemesinin, kamu giderlerinin karşılanmasını teminen kişilere Anayasa’yla yüklenen vergi ödevi yükümlülüğüne ve bu yükümlülüğün adaletli dağılımı ilkesine aykırı olmadığını ve vergi borçlarını ödemiş olan kişilere iade yapılmasının, kamuya gelir sağlanması amacıyla çıkarıldığı yapılandırma kanunun amacına aykırı olduğunu, daha önce borcunu ödeyenlere yapılacak iade ile kamunun daha fazla giderle karşı karşıya kalınmasına neden olunacağını belirtmiştir.

Yukarıda verilen karar örnekleri ve daha birçok kararı ile kısaca borç yükümlülüğünü zamanında yerine getirenler ile zamanında yerine getirmeyenlerin farklı kanunlara tabi olmaları yani hukuki durumlarının farklı olmaları, bu nedenle Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırılık olmadığı gerekçesi ve ayrıca bu kanunlar ile tahsilinde gecikilen, ihtilaflı bulunulan, vadesinin üzerinden zaman geçmiş alacakların tahsili sağlanarak hem kamu kurumlarında iş yükünün azalması hem de kamuya gelir yaratılması yoluyla kamu yararı amacının bulunması yönleriyle, Anayasa Mahkemesinin kamu alacaklarının yapılandırılması düzenlemelerinin Anayasa’ya uygun olduğu yönünde istikrarlı bir şekilde karar aldığı görülmektedir.

4. 7420 Sayılı Kanunun Geçici 4 üncü Maddesi ve Bu Maddeye İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

2019 yılında etkili olan COVİD-19 Dünya Sağlık Örgütünce pandemi olarak ilan edilmiş, tüm ülkelerde hastalığın yayılmasının önüne geçilebilmesi amacıyla bir takım tedbirler alınmıştır. Ülkemizde de hastalığın yayılımının önüne geçilebilmesi amacıyla bireysel tedbirlerin alınmasının yanı sıra yetkili makamlarca maske takma zorunluluğunun getirilmesi, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi, işyeri faaliyetlerinin sınırlandırılması ya da faaliyetlerin durdurulması, eğitime ara verilmesi veya uzaktan eğitime başlanması, mesai saatlerinin düzenlenmesi veya uzaktan çalışma uygulamasına başlanması, belli yaş üzerine ya da altına toplu taşıma kullanma ya da sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi bir takım tedbirler alınması yoluna gidilmiş, alınan tedbirlere uyulmaması halinde ise idari para cezası uygulanmıştır.

            Covid-19 salgın hastalığı döneminde yukarıda sayılan kanuni düzenlemeler kapsamında verilen idari para cezalarının bir kısmı ilgililerince ödenerek tahsil edilmiş ancak bir kısmı idari işlemlerin uzun sürmesi nedeniyle ilgililerine tebliğ edilememiş, tebliğ edilmiş olanların bir kısmı itiraz konusu yapılarak ya da dava konusu yapılarak kesinleşmemiş ya da kesinleşmesine karşın ilgililerince süresinde ödenmediğinden tahsil edilememiştir.

Covid-19 salgını döneminde idare tarafından uygulanan idari para cezası yaptırımları ile ilgili kanun koyucu, 9.11.2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7420 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a konulan geçici madde ile düzenlemeye gitmiştir.  7420 Sayılı Kanun’ un geçici 4 üncü maddesinde COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla 11.3.2020 tarihinden maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar verilen ve Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ilgilisine tebliğ edilmemiş olan idari para cezalarının tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların ise tahsilinden vazgeçileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, maddenin devamında, maddenin yürürlük tarihinden önce işlenen söz konusu kabahatler için idari para cezası verilmeyeceği, tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmeyeceği belirtilmiştir.

Kanun’un madde gerekçesinde, COVİD-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla 11.3.2020 tarihinden itibaren muhtelif tedbirler alındığı ve bu kapsamda maske takma zorunluluğu, sokağa çıkma yasağı gibi alınan tedbirlere uyulmaması nedeniyle Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile Kabahatler Kanunu kapsamında idari para cezaları uygulandığı ancak konu ile ilgili yeterli bilgisi olmaması nedeniyle getirilen kurallara uyamadığını ve bunları ödemekte çok zor duruma düşeceğini belirten vatandaşlarımızın taleplerinin dikkate alınarak halen ödenmemiş bulunan cezaların tahsilinden vazgeçilmesi yönünde düzenleme yapıldığı belirtilmektedir.

Yani salgın döneminde alınan tedbirlere uyulması konusunda caydırıcılık olması amacıyla uygulanan idari para cezası uygulaması, günümüzde hastalığın etkilerinin azalması, tedbirlerin kaldırılması sebebiyle uygulamadan kaldırılmış, ayrıca salgın döneminde alınan tedbirlere uymayanlar hakkındaki idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmiştir. Kanun koyucunun burada idari para cezasının aslını ortadan kaldırmasından ziyade, bu düzenlemede asıl dikkat çeken “tahsil edilmiş olan idari para cezaları iade edilmez.” ibaresi olmuştur. Yani, Covid-19 salgını nedeniyle 11.3.2020 tarihi ile kanunun yürürlüğe girdiği tarih aralığında, salgın tedbirleri konusunda verilen idari para cezalarından ilgililerince ödenmiş olan cezalar geçerli birer ödeme sayılırken ilgililerince ödenmemiş olanların tahsilinden vazgeçilmekte, aynı dönemde aynı sebeplerle aynı tutarda idari para cezası yaptırımı uygulanan bireyler arasında cezayı zamanında ödeme ve ödememe açısından farklı durumlar oluşturulmaktadır.

Tahsil edilmiş olan idari para cezalarının iade edilmeyeceğine ilişkin ibare, görülmekte olan bir davada İzmir 4. İdare Mahkemesi’nce Anayasaya aykırı görülerek itiraz konusu yapılmıştır. İdare Mahkemesi başvurusunda,  henüz tahsil edilmeyen idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilirken aynı nedenle tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ilgilisine iade edilmemesinin hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, aynı nedenden dolayı haklarında idari yaptırım uygulanan kişilerin farklı muameleye tabi tutulması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini belirterek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek düzenlemede yer alan ibare ile ilgili itiraz yoluna gitmiştir.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru neticesinde verilen 5.4.2023 tarihli ve 2023/71 karar numaralı karar, 24.5.2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış ve Mahkeme yapılandırma kanunlarındaki hükümlere ilişkin verdiği daha önceki kararlarından farklı olarak “tahsil edilmiş olan idari para cezaları iade edilmez.” ibaresinin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle iptali gerektiğine karar vermiştir.

Daha önce verilen kararlarda, başlangıçta aynı hukuksal konumda olsalar da yapılandırmaya ilişkin düzenlemenin yayımı tarihinden önce vergilerini ödeyenler ile vergilerini ödemeyenlerin düzenlemenin yayımlandığı tarihte aynı hukuksal konumda olmadığına hükmeden Mahkeme, bu kez kararında salgın hastalık döneminde uygulanan idari para cezalarını herhangi bir şekilde ödeyerek kamuyla borç ilişkileri sona ermiş olanlar ile borçlarını ödemeyenler adına uygulanan idari para cezalarının aynı amaca yönelik ve aynı kanunlardan kaynaklanan idari yaptırımlar olduğundan bahsetmektedir.  Yüksek Mahkeme bu kararında, hakkında idari para cezası uygulananların karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olduklarını belirterek Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik ilkesi ile 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkı bağlamında, COVİD-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla uygulanan idari para cezalarından tahsil edilmiş olanlar ile tahsil edilmemiş olanlar arasında farklı hüküm öngörülmesi nedeniyle kuralın mülkiyet hakkı bağlamında eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir.

Mahkeme karar gerekçesinde;

İdari para cezasına tabi tutulan fiiller açısından herhangi bir ayrıma gidilmediğini, madde kapsamına giren idari para cezalarını herhangi bir şekilde ödeyerek kamuyla borç ilişkileri sona ermiş olanlar ile borçlarını ödemeyenler adına uygulanan idari para cezalarının aynı amaca yönelik ve aynı kanunlardan kaynaklanan idari yaptırımlar olduğunu, bu nedenle 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve 5236 Sayılı Kabahatler Kanunu’na dayanılarak hakkında idari para cezası uygulananların karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olduklarının anlaşıldığı,

7420 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinin yürürlük tarihinden önce işlenen söz konusu kabahatler için idari para cezasının uygulanmayacağı öngörülmüşken tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmemesinin, hakkında idari para cezası uygulananlar bakımından farklı muamele oluşturduğunun açık olduğu,

Kuralın öngördüğü farklı muamelenin, kuralın yürürlük tarihinden önce işlenen söz konusu kabahatler bakımından artık idari para cezası düzenlenmeyeceği belirtilmişken tahsil edilmiş olan para cezalarının ise iade edilmemesinden kaynaklandığı,

Yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin konu ile ilgili yeterli bilgisi olmaması nedeniyle getirilen tedbirlere uyamaması durumunun sadece takip ve tahsil işlemlerine başlanılmamış idari para cezalarının muhatapları açısından değil, hakkında uygulanan idari para cezasını ödeyenler için de geçerli olduğu, bu nedenle söz konusu sebebin COVİD-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla uygulanan idari para cezalarının muhataplarının farklı muameleye tabi tutulması için nesnel ve makul bir sebep olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, farklı muameleyi gerektirecek başkaca bir nesnel ve makul sebep tespit edilemediği ifade edilmiştir.

Kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin kanunlarda “Bu Kanun kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar,…….. red ve iadesi yapılmaz” hükmü yer almakta olup, daha önce bu hükme yönelik Anayasa Mahkemesine yapılan itirazlarda Mahkeme kamu borçların yapılandırılmasında borcunu zamanında ödeyen ile ödemeyenin farklı hukuki durumlarda olduğunu ve bunun kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olmadığını belirtmiş ve bu görüşünü birçok kararda yinelemiştir.  Ancak bu kez Mahkeme istikrar kazanmış bu görüşünden vazgeçerek, kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine yönelik karar vermiş ve daha önce tahsil edilen idari para cezalarının iadesinin gerektiğini belirtmiştir.

Burada, dikkat çeken bir diğer husus Mahkemenin yapılandırmaya ilişkin kanunlarda iade yapılamayacağına ilişkin kararları oybirliği ile almış olmasına karşın, Covid-19 idari para cezalarına ilişkin 2023/71 karar numaralı kararında oybirliğinin sağlanamamasıdır. Karşı oy gerekçesinde, Mahkemenin daha önceki benzer hükümler içeren kanunlara ilişkin yaptığı düzenlemelerden bahsedilmekte, Covid-19 salgın hastalığı döneminde verilen idari para cezası vermeyi gerektiren eylemlerin hukuka aykırılık durumlarının halen devam ettiği yalnızca tahsil edilmemiş olanların tahsilinden vazgeçildiği ve daha önce ödemesini yapan kişilere verdikleri meblağın geri verilmesi yönünde bir hak oluşturmanın veya böyle bir hakkın varlığının mali sistemde büyük bir kargaşaya yol açacağından bahsedilmektedir.

5. İptal Kararının Yerine Getirilmesi

Yüksek Mahkeme tarafından verilen 2023/71 karar numaralı iptal kararı sonrası 7420 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesi hükmünde boşluk oluşmuştur. Covid-19 salgın hastalığı döneminde verilen idari para cezalarından daha önceden tahsil edilmiş bulunanlarla ilgili uygulamada tahsilat birimlerine idari para cezasının iadesi ile ilgili başvurular da yapılmaya başlanmıştır. Karar sonrası oluşan bu boşluk 15.7.2023 tarihli ve 7456 sayılı 6.2.2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile giderilmiştir. 7456 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile 7420 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesine tahsil edilen idari para cezalarının, tahsilatı yapan idari birime yapılacak başvuru üzerine iade edileceğine ilişkin fıkra eklenilmiştir. Böylelikle Covid-19 salgın hastalığı döneminde kesilen ve tahsil edilen veya edilmeyen tüm idari para cezalarının geçerliliği ortadan kaldırılmış ve Anayasa Mahkemenin iptal kararının gereği yerine getirilmiştir.

Yasada yapılan bu düzenlemeden sonra yapılacak idari düzenleme ile önceden tahsil edilmiş olan idari para cezalarının iadesine başlanılacak, takipte olanların ise takibinden vazgeçilecektir.

6. Bundan Sonra Ne Olacak?

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi kararları kesin, bağlayıcı ve herkese etkilidir.

Kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin şimdiye kadar yapılmış olan yasal düzenlemelerde “tahsil edilen mali yükümlülüklerin iade edilemeyeceğine” yönelik düzenlemeler, Mahkemenin yukarıda anlatılmaya çalışılan Kararında yer alan gerekçelere dayanılarak davaya konu edildiğinde tahsil edilen bu tutarların da iadesi gündeme gelebilecektir.

Yasama organı tarafından bundan sonra yapılacak kanunlarda Mahkemenin bu Kararının etkilerinin görüleceği açık olmakla birlikte kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin düzenlemelerin ne şekilde yapılacağı henüz net değildir.  Ancak, tahsil edilen alacakların ilgilisine iade edilemeyeceğine yönelik yapılacak yasal düzenlemelerin son karar ışığında tekrar Anayasa yargısına taşınacağı aşikârdır. Ama önemli olan Mahkemenin Covid-19 salgın hastalığında verilen idari para cezaları için getirdiği kanun önünde eşitlik ilkesine ilişkin yeni yorumunun bu itirazlarda da uygulayıp uygulamayacağıdır. Zira, tüm kamu alacakları için bu yorumun uygulanmasının mali sistemde bir karmaşaya yol açacağı açıktır. Yüksek Mahkemenin verdiği kararın idari para cezaları nezdinde etkisi ise daha öngörülebilir. Covid-19 idari para cezaları belirli bir dönemi kapsayan sınırlı düzenlemelerdir. Önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkabilecek bu tür sınırlı veya belirli bir olayı kapsayan eylemlere karşı uygulanacak idari para cezalarının tahsilatında Covid-19 salgını döneminde kesilen idari para cezalarının akıbeti etkili olacak ve uygulanan idari yaptırımlara uyumda ya da idari yaptırımlara uyulmayanlara verilen cezaların tahsilinde güçlükle karşılaşılması muhtemel olacaktır. Bu nedenlerle, kamu alacakları hususunda en doğru ve vicdani yaklaşım, yapılandırma ile yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeyenlere sağlanan kolaylıktan vazgeçilmesi, yaptırımların ve borç yükümlülüklerinin hukuksal denetimi sonucu verilen kararlar haricinde kanunlarına göre ödenmesi gereken zamanda ve tutarda ödenmesinin sağlanmasıdır.

7. Sonuç

7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile getirilen “Covid-19 salgın hastalığı döneminde verilen idari para cezalarından tebliğ edilmemiş olan idari para cezalarının tebliğ edilmeyeceği, tebliğ edilmiş olanların tahsilinden vazgeçileceği ancak tahsil edilmiş olan idari para cezalarının ise iade edilmeyeceği” düzenlemesinde yer alan “tahsil edilmiş olanların iade edilemeyeceği” ibaresinin, Anayasa Mahkemesine taşınması sonucu, bu ibare Anayasa’ya aykırı görülerek iptal edilmiş ve Yasama organı tarafından 7456 sayılı 6.2.2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile tekrar kanuni düzenlemeye gidilerek “tahsil edilmiş olanların da iade edileceği” yönünde hüküm tesis edilmiştir.

Mali yükümlülükler konusunda yapılan yasal düzenlemelerde yükümlülüğünü zamanında yerine getirenler aleyhine bir durum oluşturulmasının kamu vicdanını rahatsız edeceği açıktır. Yasalara uyum konusunda üzerine düşeni zamanında yerine getiren kişilerin sonradan yapılan af kanunları ile cezalandırılmaları, zaman içerisinde bunların da ödevlerini yerine getirmekten kaçınmalarına yol açacaktır. Bu nedenle bu kişilerin de haklarının korunması ve mağduriyetlerine neden olabilecek işlemlerden kaçınılması önem taşımaktadır.

Kurallara uymayanların ve bu nedenden dolayı kendilerine yüklenen parasal yükümlülükleri herhangi bir nedenle yerine getirmeyenlerin bir bakıma ödüllendirilmesine yol açacak şekilde düzenlemeler yapılması, kamu düzeninin sağlanmasında zorluklara yol açacak ve sivil itaatsizliğe neden olacaktır.

Sonuç olarak, af kanunlarında yasal yükümlülüklerini zamanında yerine getiren kişilerin aleyhine bir durum oluşturulmamasına özen gösterilmesi kamu düzeni için gerekli görülmektedir. Vicdani kanaatler ve hukuki gerekler bunu icap ettirmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir