ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKİ SORUMLULUKLARINDA FARKLILAŞTIRILMIŞ TESELSÜL

Mali Kılavuz (Tüm Yazıları)

Muhammet Yavuz KÜÇÜKER

Türksat Uydu Haberleşme

KabloTV ve İşletme A.Ş.

Müfettişi

Özet

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nda getirilen düzenleme ile anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı birlikte vermiş olduğu zararlar nedeniyle müteselsil sorumluluk kuralı kaldırılmış yerine her bir üyenin zarara etkisi oranında sorumlu olduğu farklılaştırılmış teselsül kuralı getirilmiştir. Bu çalışmamızda anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin genel sorumluk halleri ve üyelerin sorumluluğuna gidilebilmesi için gerekli olan şartlar ve yönetim kurulu üyelerin birlikte vermiş oldukları zararlar nedeniyle farklılaştırılmış teselsül ilkesi kapsamında alacaklılara karşı dış ilişkideki sorumlulukları ile birbirlerine karşı iç ilişkideki sorumlulukları değerlendirilmeye çalışılmıştır.

1. Giriş

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluklarını gerektiren haller 6102 sayılı TTK ’da bir bölüm altında düzenlenerek 6762 sayılı mülga TTK ’ya göre daha sistemli bir yapıya kavuşturulmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun ikinci kitabının dördüncü kısmının on birinci bölümünde “Hukuki Sorumluluk” başlığı altında anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumlulukları düzenlenmiştir.

6102 sayılı TTK ’da “Hukuki Sorumluluk” başlıklı 11. bölümde; yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna neden olan haller; “Belgelerin ve Beyanların Kanuna Aykırı Olması (md 549)”,  “Sermaye Hakkında Yanlış Beyanlar ve Ödeme Yetersizliğinin Bilinmesi (md.550)”, “Değer Biçilmesinde Yolsuzluk (md 551)”; “Halktan Para Toplamak (md.552)”,  başlıkları altında TTK m. 549 ile 552 arasındaki maddelerinde özel olarak düzenlenmiş,  TTK 553 üncü maddesinde ise “Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu” başlığı altında genel sorumluluk halleri düzenlenmiştir.

TTK’nın 11. Bölümünde 549 ila 554 no’lu maddeleri arasında yer alan sorumluluk halleri dışında 555 ve 556. maddelerinde zararın tazmini ve dava hakları, 557. maddesinde ise “teselsül ve başvuru” başlığı altında “farklılaştırılmış teselsül” olarak tanımlanan yeni bir teselsül şekli düzenlenmiştir. Mülga 6762 sayılı TTK’nın 336. maddesinde yer alan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarındaki mutlak teselsül kuralı, 6102 sayılı TTK’da getirilen farklılaştırılmış teselsül düzenlemesi ile kaldırılmıştır[1].

“Farklılaştırılmış teselsül”, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışları ile şirkete veya pay sahiplerine birlikte vermiş oldukları zarardan,  zarara etkileri oranında sorumlu tutulmalarını sağlayan teselsül kuralıdır[2]. Diğer bir anlatımla müteselsilen sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri şirkete, pay sahiplerine veya alacaklılara karşı birlikte neden oldukları zararın kendilerine isnat edilebilen kısmından sorumlu tutulabilirler.

Bu çalışmamızda 6102 TTK’nın 553 üncü maddesinde düzenlenen  yönetim kurulu üyelerinin genel sorumluluk halleri (md.553) ve bu kapsamda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına gidilebilmesi için gerekli olan şartlar kısaca açıklandıktan sonra, 6102 sayılı TTK ile getirilen “farklılaştırılmış teselsül ilkesi” ve bu çerçevede yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu incelenerek değerlendirilmeye çalışılmıştır.

2.Yönetim Kurulu Üyelerinin Genel Sorumluluk Halleri

6102 sayılı TTK’nın 553 üncü maddesinin birinci fıkrasında, anonim şirketlerde “kurucuların”, “yönetim kurulu üyelerinin”, “yöneticilerin” ve “tasfiye memurlarının” genel sorumluluk halleri düzenlenmiştir. TTK’nın 553. maddesinde; “Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının, kanuna ve esas sözleşmeye dayanan görev ve yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ederek şirkete, pay sahiplerine ve de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları” hüküm altına alınmıştır.

6762 sayılı mülga TTK’da kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve müdürlerin sorumlulukları ayrı ayrı maddeler atında düzenlenmişken 6102 sayılı TTK’da “kurucular”, “yönetim kurulu üyeleri” ve “müdürlerin” sorumlulukları 553. maddede düzenlemiştir. Söz konusu düzenlemede bu kişiler, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, doğacak zarardan sorumlu tutulmuşlardır.

Bu maddede “kurucular”, “yönetim kurulu üyeleri”, “yöneticiler” ve “tasfiye memurları” sorumlu olan kişiler olarak sayılmış olsa da burada sınırlı sayı ilkesi söz konusu değildir. 6762 sayılı Mülga Ticaret Kanununda yönetim kurulu tarafından verilen yetki ile şirketi idare ve temsil eden kişilere “müdür” denilirken, TTK’nın 553 üncü maddesinde müdür unvanı yerine “yöneticiler” unvanı kullanılmıştır.  Yöneticiler, anonim şirket adına karar alan ve onu uygulayan veya kendisine verilen imza yetkisi ile şirketi tek başına veya başka bir yönetim kurulu üyesi veya yönetici ile temsil eden, şirketin amacına ulaşması için gerekli işlemleri yapan kişileri ifade etmektedir. Dolayısıyla adı yönetici olmasa da şirket adına karar alan, şirket adına imza ve temsil yetkisi bulunan genel müdür, genel müdür yardımcıları, müdürler, genel koordinatörler yerine getirmiş oldukları işlev nedeniyle bu madde kapsamında yönetici olarak değerlendirilecektir[3].

6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinin ikinci fıkrasında; Kanun ve esas sözleşmeden doğan ve kanun ve esas sözleşmeye göre devredilebilecek görev veya yetkilerini devreden kişiler, devralan kişilerin seçiminde gerekli özeni göstermeleri halinde devralan kişilerin yaptıkları işlemlerden sorumlu olmayacakları yönünde düzenleme getirilmiştir.

Kanuna uygun bir şekilde yetki devri yapan yönetim kurulu üyeleri TTK m. 553/2 hükmü kapsamında sorumluluktan kurtulur. Yetki devrinin esas sözleşmede ve iç yönergede düzenlenmesi ve devir işleminin bu düzenlemelere uygun olarak yapılması halinde kanuna uygun bir devirden söz edilebilir[4]. Yetki devrinin bu usule göre yapılmaması halinde yetki devrinde bulundan yönetim kurulu üyeleri, sorumluluktan kurtulamayacak olup, devralan kişilerin bu kapsamda yapmış oldukları işlemlerden sorumlu olacaklardır[5].

6102 sayılı TTK m. 553/2 hükmü uyarınca sorumluluktan kurtulmanın bir diğer şartı da yönetim kurulu tarafından devredilen görev ve yetkilerin “devredilebilir”  nitelikte olması gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 375. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin devredemeyeceği görev ve yetkiler sayılmıştır. Bu maddede sayılan görevlerin yönetim kurulu tarafından yerine getirilmesi zorunlu olup,  bu görev ve yetkiler; devredilemez veya feragat edilemez. Bu düzenlemeye rağmen yönetim kurulu üyeleri bu yetkileri devretmeleri halinde sorumluluktan kurtulamazlar[6].

6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinin 3. fıkrasında getirilen; “Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” şeklindeki hükümle,  yönetim kurulu üyelerinin “gözetim ve özen yükümü̈” gerekçe gösterilerek, kontrolleri dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamayacağı düzenleme altına alınmıştır.

Yasa koyucu tarafından madde gerekçesinde, “uygulamada insan takatinin üstünde bir gözetim anlayışıyla şirkette gerçekleşen her türlü kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıktan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulduklarının gözlemlendiği, bu düzenleme ile uygun nedensellik bağı veya kusurları olmadığı durumlarda yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulmalarının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir[7].

Gerekçeye göre TTK’nın 553/3. maddesi metninden anlaşılamamakla birlikte yetki devrinde bulunan yönetim kurulu üyelerinin gözetim yükümlülüğü ve sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak sorumluluk için kusur ve uygun nedensellik bağı gibi gerekli unsurların bulunmadığı hallerde sırf gözetim yükümlülüğüne dayanarak yönetim kurulu üyelerinin kontrolü dışındaki konularda sorumluluğuna gidilemeyecektir[8].

2.1.Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğunun Şartları

TTK’nın 553/1 inci maddesi düzenlemesinde, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurlarının,

-Kusurlarıyla Kanundan ve esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri,

– Bu eylemleri nedeniyle şirketin, ortakların veya alacaklıların zarar görmesi,

Halinde meydana gelen zarardan sorumlu olacakları hükmü getirilmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için eylemlerin, hukuka aykırılık, kusur, zarar ve illiyet (nedensellik) bağı şartlarının bulunması gerekmektedir. Bu şartlar aşağıda incelenmiştir.

2.1.1.Hukuka Aykırılık

TTK m. 553/1 hükmü uyarınca yönetim kurulu üyelerinin, kanun ve esas sözleşmeden doğan görevleri yerine getirmemeleri veya bunlara aykırı hareket etmeleri halinde sorumlulukları doğacaktır[9].  TTK m. 553/1 hükmünde kanuna ve esas sözleşmeye aykırı hareket etmemenin kapsamının ne olduğu hususu tam olarak açıklanmamıştır[10]. Bu maddedeki hükmün lafzından hareket edilirse, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunda, kanun ve esas sözleşme dışındaki yükümlülüklerin dikkate alınmayacağı söylenebilir.

Maddenin gerekçesinde,  “sorumluluğun söz konusu olabilmesi için yükümlülüklerin ihlalinin gerektiği, ‘kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlali’ ifadesi ile sorumluluğa neden olan durumların somutlaştırıldığı, eşit işlem, sermayenin korunması gibi ilkelerin kanunda açıkça düzenlenmesi, görev ve yetkilerin 374 ilâ 378 inci maddelerinde açıklanması ve diğer ilgili hükümlerin kesin yükümler öngörmesi ve nihayet özen ve bağlılık yükümlerinin, şirketler topluluğuna ilişkin özel düzenlemeler dahil duraksamalara olanak tanımayan nitelikte ortaya konulmuş olmasının somutlaştırmanın olası sakıncalarını ortadan kaldırdığı” ifade edilmiştir[11].

TTK m. 553/1 hükmündeki kanuna aykırılığın, TTK yanında diğer kanunlar ve ikincil mevzuatı da kapsadığı, esas sözleşmeye aykırılığın ise, şirket esas sözleşmesine, iç yönergeye ve diğer şirket içi düzenlemelere aykırılığı da kapsadığı kabul edilmelidir. Şöyle ki kanunda yönetim kurulu üyelerinin genel kurul kararlarına uymaları gerektiğine dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak yönetim kurulu üyelerine yönelik talimatları içeren genel kurul kararlarına uygun hareket edilmemesi ve sonucunda bir zararın meydana gelmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Nitekim buradaki sorumluluğun temel dayanağı da TTK m. 369 hükmündeki özen ve bağlılık yükümlülüğü kapsamında kanun ve esas sözleşmedir[12].

2.1.2.Kusur

TTK’nın 553/1 inci maddesi hükmüne göre, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal eden yönetim kurulu üyelerinin bu eylemleri nedeniyle meydana gelen zararlardan sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kusura dayandırılmış olup, yönetim kurulu üyelerinin sorumluğuna gidilebilmesi için kusurlu bir hareketin bulunması ve bunun kendilerine isnat edilebilmesi gerekmektedir[13]. Aksi durumda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilemeyecektir[14].  Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere; kaynak İsviçre Borçlar Kanununda farklı olarak kasıt ve ihmal ayrımı yapılmadan kusur ifadesi kullanılmıştır[15].  TTK 553 üncü maddesinde geçen “kusurlarıyla” ifadesi ile yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının niteliğine bakılmayacağı kast veya ihmale dayalı kusurlarından sorumlu olacakları anlaşılmaktadır.

Kanundaki düzenlemeden anlaşılacağı üzere organ olarak yönetim kuruluna değil her üyeye kendi kusurlarından kaynaklanan eylemlerinden dolayı sorumluluk getirilmiştir[16].  TTK m. 367’de şirket yönetiminin yönetim kurulu üyesine devri, TTK m.369’da yönetim kurulu üyelerinin özen ve bağlılık yükümlülüğü, TTK m. 393’te yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılma yasağı, TTK m. 395’te yönetim kurulu üyesinin şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı gibi Kanunun diğer hükümlerine de baktığımızda sorumluluğun organ olarak yönetim kuruluna değil, ancak kusurlu hareket eden yönetim kurulu üyelerine verildiği görülmektedir[17]. Bu durum sorumluluğun kişiselliği ilkesinin sonucudur.

Sorumluluğun kişiselliği prensibi gereği, yönetim kurulu üyelerinin birlikte yapmış oldukları işlem veya kararlardan dolayı meydana gelen zararlardan, üyelerinin tamamının değil, kusurlu olan üyelerin kusurları oranında sorumluluğuna gidilebilecektir. Kusuru bulunmayan üyeler zarardan sorumlu tutulamayacakladır.

2.1.3.Zarar

TTK’nın 553’üncü maddesine göre; yönetim kurulu üyeleri kanuna ve esas sözleşmeye aykırı eylemleri sonucunda şirkete, ortaklara veya alacaklılara vermiş olduğu zararlardan sorumludurlar. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun şartlarından birisi de zarardır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için kanun ve esas sözleşmeye aykırı eylemlerinden kaynaklanan bir zararın meydana gelmesi gerekmektedir.

Yönetim kurulu üyesinin bu kapsamda vermiş olduğu zarardan sorumlu tutulabilmesi için kendisine bir çıkar sağması şart değildir.  Şirketin, ortakların veya alacaklıların kanun veya esas sözleşmeye aykırı eylemlerden zarar görmeleri yeterlidir. Diğer taraftan yönetim kurulu üyesinin eyleminden dolayı zarar meydana gelmemişse, sırf hukuka aykırı eyleminden dolayı sorumluluğu söz konusu olmayacaktır[18]. Nitekim Yargıtay yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili yapılan bir yargılamada verdiği kararında, pişmanlık zammı ödemeyerek şirketi zarara uğrattıkları iddiası ile yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan sorumluluk davasında, yönetim kurulu üyelerinin bu parayı şirketin daha acil ve zorunlu işlerinde kullandıklarını bununla şirkete yarar sağladıklarını kanıtladıkları takdirde şirket zararından söz edilemeyeceğine hükmetmiştir[19].

Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için zararın ispatlanması gerekmektedir. Zarar veren tarafından ödenecek tazminat miktarı meydana gelen zararla sınırlı olup, zararın azami miktarından fazla olamaz[20]. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk davalarında, zararın miktarının eksiksiz olarak belirlenmesi zordur. Anonim şirketlerde pay sahipleri ve alacaklıların kontrol ve bilgi edinme imkanları sınırlı olduğundan, bunların açmış oldukları davalarda zararın varlığının ve miktarını ispatlamaları kolay değildir. Zararın varlığı ve miktarının tespit edilemediği bu gibi durumlarda, hakimden mevcut durum ve şartlara göre zararın miktarının belirlenmesi talep edilebilir[21].

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri, pay sahiplerine ve alacaklılara doğrudan doğruya verdikleri zararlardan sorumlu oldukları gibi dolayısıyla verdikleri zararlardan da sorumludurlar[22]. Doğrudan ve dolayısıyla zarar ayrımı yalnızca ortaklar ve alacaklılar açısından söz konusudur. 

Yönetim kurulu üyelerinin eylemleri nedeniyle doğrudan zarara uğrayan alacaklılar ve pay sahipleri, genel hukuk prensipleri gereği zararın tazminini zarara sebebiyet veren üyelerden talep edebileceklerdir. Pay sahipleri ve alacaklılar doğrudan uğradıkları zararların tazmini için açacakları davalarda tazminatın kendilerine ödenmesini isteyebilirler[23]. Doğrudan zarar, pay sahibi ve alacaklıların malvarlığı üzerinde doğduğundan ve anonim şirketin malvarlığını ilgilendirmediğinden, tazminat da,  zarara uğrayan davacı pay sahipleri veya alacaklılar lehine hükmedilir[24]. Nitekim Yargıtay bir kararında; 6762 sayılı TTK döneminde, “doğrudan uğranılan zarara istinaden açılan davalarda tazminatın ortağa veya alacaklıya verilmesine” hükmetmiştir[25].

Öte yandan, yönetim kurulu eylemleri nedeniyle şirketin malvarlığında meydana gelen zararın pay sahipleri veya alacaklıların malvarlıklarına etkisi somut bir şekilde görülememektedir.  Burada zarara uğrayan şirketin bizzat kendisi olup, bu zarardan pay sahipleri ve alacalılar hisselerinin değer düşmesi, alacaklarını tahsil edememeleri gibi dolaylı olarak etkilenmektedirler. Şirketin zararı giderildiğinde pay sahipleri ve alacaklıların da zararı ortadan kalkmaktadır.  TTK’nın 555/1 inci maddesi hükmünde pay sahiplerinin,  556’ncı maddede de alacaklıların dolaylı zarar nedeniyle açtıkları davalarda tazminatın şirkete ödenmesini talep edebilecekleri düzenlenmiştir.  Bu hükümlere göre Anonim şirketin zararının giderilmesi ile pay sahipleri ve alacaklıların da dolaylı zararının giderileceği dolayısıyla bunların menfaatine olduğundan hareketle, meydana gelen zarar nedeniyle pay sahipleri veya alacaklılara tanınan dava açma hakkı ile anonim şirketin zararının giderilmesi amaçlanmıştır[26]. Şirketin zararına neden olan eylemlerin pay sahiplerine veya alacaklılara herhangi bir yansımasının gerçekleşmemesi ve dolaylı olarak zararlarının söz konusu olmaması halinde dava açma hakkından söz edilemeyecektir.

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için üyelerin kanun ve esas sözleşmeye aykırı eylemleri ile meydana gelen zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Burada kanun ve esas sözleşmeye aykırı eylem ile zarar arasında doğal sebep sonuç ilişkisinin varlığı şarttır. Yönetim kurulu üyelerinin eylemlerinin, meydana gelen zararlı sonucun uygun sebebi niteliğinde olmalıdır. Üyelerin eylemlerinin, hayatın olağan akışı içerisinde zarara neden olup olamayacağına göre uygun illiyet bağının varlığı tespit edilir[27]. Meydana gelen bir zarar ile yönetim kurulu üyelerinin davranışları arasında uygun illiyet bağının bulunması hususu TTK’nın Teselsül ve Başvuru başlıklı 557’nci maddesi hükmünün merkez kuralı niteliğindedir. Söz konusu hükümde “Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur.” şeklindeki düzenleme ile uygun illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğu vurgulanmış, aksi durumda üyelerin zarardan sorumlu tutulamayacağı düzenleme altına alınmıştır [28].

2.  Farklılaştırılmış Teselsül İlkesi

  • Genel Olarak

Birden fazla yönetim kurulu üyesinin birlikte vermiş oldukları zararlar nedeni ile Anonim Şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunda 6762 sayılı mülga TTK’da ve 1991 yılında yapılan değişikliğe kadar İsviçre Borçlar Kanunu’nda müteselsil sorumluluk ilkeleri geçerliydi. 6762 sayılı mülga TTK m.336/1 hükmünde; kanun ve esas sözleşme ile kendilerine verilen görevleri kasten veya ihmal sonucunda yerine getirmeyen şirket yönetim kurulu üyelerinin meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu oldukları düzenleme altına alınmıştı. Bahse konu bu hükme göre; yönetim kurulu üyelerinin her biri şirkete ve alacaklılara karşı zararın tamamından sorumluluğu bulunmakta olup, şirket, pay sahipleri veya alacaklılar uğramış oldukları zararın tamamı için kusurunun ağırlığına bakmaksızın yönetim kurulu üyelerinin her birine başvurabilmekteydi. Zararın tazmini için başvurulan yönetim kurulu üyesi de kusurunun oranına bakılmaksızın zararın tamamını ödemekle sorumlu idi. Ancak ödediği bu tutarı diğer üyelere iç ilişkide kusurları oranında rücu edebilmekteydi[29]. Burada tam teselsül sorumluluğu söz konusu idi.

Birden fazla kişinin birlikte zarara sebep olması ve zararı birlikte tazmin yükümlülüğünün bulunması müteselsil sorumluluk olarak ifade edilir. Zarara sebep olan müteselsil borçlulardan her biri alacaklı veya alacaklılara karşı zararın tamamını tazmin etmekle yükümlüdür. Borç veya zarar, borçlulardan biri veya birkaçı tarafından tazmin edilir veya ödenirse, diğer borçlular alacaklılara karşı ödenen miktar oranında borçtan kurtulur. Alacaklılar da herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın alacaklarını diledikleri borçludan talep edebilirler[30].

Müteselsil sorumluluk, Türk Borçlar Kanunu’nun 61. ve 62. maddelerinde düzenlenmiştir. Eski Borçlar Kanunu’nun 50. maddesinde aynı hukuki sebeple zarara sebep olanlar arasındaki sorumluluk, tam teselsül sorumluluğu,  farklı hukuki sebeplerle zarara sebep olanlar arasında sorumluluk ise 51.  maddede eksik teselsül sorumluluğu olarak düzenleme altına almıştı[31]. Ancak TBK’nın 61. maddesinde getirilen düzenleme ile tam teselsül ve eksik teselsül ayrımı ortadan kaldırılmış, birlikte verilen zararlar için hukuki sebebi farklı da olsa sorumluluğun tam teselsül sorumluluğu olacağı düzenleme altına alınmıştır[32].  Buna göre,  birden fazla kişi çeşitli hukuki nedenlerden dolayı aynı zarardan sorumlu olmaları halinde, aralarındaki müteselsil sorumluluk tam teselsül sorumluluğu olarak kabul edilecek ve buna göre sorumluluklarına gidilebilecektir[33].

Tam teselsül sorumluluğu, sözleşmeden veya haksız fiilden kaynaklanabilir. Birden çok kişi bir sözleşme ile bir borcun tamamından sorumlu olduklarını kabul etmeleri halinde ya da birden çok kişi haksız fiilleri ile birlikte bir zarara sebebiyet vermeleri halinde her bir borçlu veya zarara sebebiyet veren her bir kişi, borcun veya zararın tamamından sorumlu olacaktır. Buradaki sorumluluk tam teselsül sorumluluğudur.  TBK. 61’nci maddesi hükmü uyarınca tam teselsül sorumluluğunda dış ilişkide, birlikte zarara sebebiyet verenler zarar görenlere karşı meydana gelen zararın tamamının tazmini ile sorumludurlar. İç ilişkide ise Borçlar Kanunu m.62 hükmü uyarınca kusurları oranında birbirlerine karşı rücu etme hakları bulunmaktadır. Bu durumda zararı ödeyen kişinin rücu edilebileceği zarar miktarı, müteselsil sorumluların sorumluluk derecesine göre tespit edilecektir[34].

Borçlar Kanununda olduğu gibi mülga 6762 sayılı TTK’da da anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin kanun ve esas sözleşme ile kendilerine verilen görevleri yerine getirmemeleri halinde, meydana gelen zararın tamamından kusurlarının derecesine bakılmaksızın, şirkete pay sahiplerine ve alacaklılara karşı müteselsilen sorumlu oldukları düzenleme altına alınmıştı.[35]  Aynı şekilde yönetim kurulu üyelerinin farklı hukuki nedenlerle bir zararın meydana gelmesine neden olmaları halinde de kusurlarının derecesine bakılmaksızın zararın tamamından sorumlu oldukları, yönetim kurulu üyeleri arasında teselsülün tam teselsül olduğu düzenlenmişti[36].

Doktrinde bazı yazarlar tarafından, mülga 6762 sayılı TTK’da yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluklarında tam teselsülün uygulanması ile davacılara (alacaklılara) yönetim kurulu üyelerini birlikte dava etme imkanının tanındığı, davacılar lehinde olan bu düzenlemenin müteselsil sorumluluğun temel amacı olan zarar görenin alacağını elde etmesini sağlamak ve alacaklıları (zarar göreni) müşterek borçluların (zarar verenlerin) birinin aczine karşı korumak amacına uygun olduğu savunulmuştur[37].

Tam teselsül sorumluluğunda, hafif ihmalleri nedeniyle zarara sebebiyet veren yönetim kurulu üyelerinin, ağır kusurlarıyla zarara sebebiyet veren üyelerle aynı sorumluluğu taşımaları, hafif kusur ve kişisel indirim nedenlerini dışarıya karşı ileri sürememeleri, meydana gelen zarardan nedensellik bağını aşan bir sorumluluğa sahip olmaları[38], ayrıca genel kurulun seçimiyle bir araya gelen yönetim kurulu üyelerinin sırf bu nedenle meydana gelen zarardan asıl sorumlu olan yönetim kurulu üyesinin aciz halinde olması durumunda daha hafif kusurları olan üyeler tarafından zararın tazmin edilmesi[39], bu şekilde bir üyenin, sebep olduğu zarardan daha fazlasını karşılamak durumunda kalması, karşıladığı zararı ancak rücu ile geri alabilme imkanına sahip olması, zarardan sorumlu diğer kişilerin aczi halinde rücu hakkını da fiilen kullanmayarak zararın tamamını tazmin etmek zorunda kalması gibi hususlar nedeniyle tam teselsül sorumluluğu eleştirilmiştir[40].

1991 yılında İsviçre Borçlar Kanunu’nda yapılan değişiklikle; anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin meydana gelen zararlar nedeniyle şirket ve alacaklılara karşı olan müteselsil sorumlulukları yerine yönetim kurulu üyelerinin bireysel indirim nedenlerini dış ilişkide de ileri sürülmesine imkan tanıyan farklılaştırılmış teselsül sistemi getirilmiştir. 6102 sayılı TTK’da İsviçre Borçlar Kanunu’na paralel olarak müteselsil sorumluluk sisteminden vazgeçilerek farklılaştırılmış teselsül sistemine geçilmiştir[41].

Farklılaştırılmış teselsül; meydana gelen bir zarardan sorumlu olan yönetim kurulu üyelerinin her birinin, ayrı ayrı bireysel indirim sebeplerini alacaklılara karşı dış ilişkide de ileri sürebilmelerini mümkün kılan ve kendilerine isnat edilebilecek oranda zarardan sorumlu olmalarını sağlayan sorumluluk sistemidir[42]. Bu sistemde borçlu yönetim kurulu üyesi diğer üyelerle birlikte vermiş olduğu zararın tümünden dışarıya karşı tek başına sorumlu olmayacak, ancak kusuru oranına göre kendisine isnat edilebilecek miktarla sorumlu olacaktır. Bir başka ifadeyle farklılaştırılmış teselsül yönetim kurulu üyelerinin yalnızca sebep oldukları kadar zarardan sorumlu olmasını sağlayan sorumluluk türüdür.

Müteselsil sorumluluk ise, zarar gören kimsenin alacağını en iyi şekilde tazmin etmesini sağlayarak alacaklıyı borçluların herhangi birinin aczinden korumayı amaçlamaktadır. Borçlu üyelerin kusurlarının derecesinin dış ilişkide herhangi bir önemi yoktur. Ancak iç ilişkide ileri sürülebilir. Farklılaştırılmış teselsülde ise bireysel indirim nedenleri dış ilişkide de alacaklıya karşı ileri sürülebilir. Bu durumda borçlulardan herhangi birinin aczi halinde ortaya çıkabilecek risk alacaklıya yüklenmektedir[43].

2.2. 6102 Sayılı TTK’da Farklılaştırılmış Teselsül

Türk Ticaret Kanunu’nun “Teselsül ve Başvuru” başlıklı 557’nci maddesinde;

“(1) Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur.

(2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir.

(3) Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir.”

Şeklinde hüküm getirilmiştir.

Madde gerekçesinde; farklılaştırılmış teselsül ile ilgili TTK m. 557 hükmünün, 1991 yılında İsviçre Borçlar Kanunu’nun 759 uncu maddesinde yapılan değişiklik esas alınarak TBK’nın sorumluluk hükümlerine uygun olarak düzenlendiği, bu düzenleme ile 6762 sayılı mülga TTK’da yer alan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunda mutlak teselsül ilkesi terk edilerek, TTK 557’nci maddesi düzenlemesi ile sorumluluk hukukuyla daha uyumlu olan alacaklılara karşı kişisel ve bireysel indirim sebeplerinin ileri sürülebildiği farklılaştırılmış teselsül ilkesinin kabul edildiği, söz konusu düzenlemenin sebeplerinin başında; eski düzenlemede ağırlaştırılmış bir sorumluluk şekli olmadığı halde, dış ilişkide sorumlular tarafından bireysel indirim nedenlerini ileri sürme imkanları olmadığından sorumluluk hukukunun temel ilkelerinden nedensellik ilkesinin uygulanmadığı, meydana gelen zararlardan hiçbir sorumluluğu bulunmayan kişilerin, nedensellik bağı bulunmadığı halde sorumlu tutulmasının hukuka aykırı bir durum olduğu, meydana gelen zarara birlikte neden olunup olunmadığı dikkate alınmadan sorumlu tutulamayacakları, bu hükümle getirilen düzenleme ile sorumluluk hukukunun ana ilkelerinden olan uygun nedensellik bağı ilkesine göre üyelerin birlikte vermiş oldukları zararlarla ilgili kusurlarının ağırlığı, bireysel ve diğer indirim sebepleri gibi hususlar dikkate alınarak farklılaştırılmış teselsül ilkesi çerçevesinde sorumluluklarına gidileceği belirtilmiştir[44].

TTK m.557 hükmünü temel hatlarıyla incelediğimizde; hükmün birinci ve ikinci fıkrasında sorumluluk davasının üçüncü fıkrasında ise rücu davasının düzenlediği görülmektedir. 557/2’nci fıkrasındaki düzenlemede, davacılara, sorumluların her birine karşı zararın tamamını talep etme hakkı tanınmış, 557/1 inci fıkrasında ise açılan bu sorumluluk davasında davalılardan her birine zararın ne kadarının yükletilebileceğinin, hakimin her bir davalıyı zararın ne kadarı ile sorumlu tutacağının belirleneceği düzenlenmiştir. 557/3 üncü fıkrasında; bu dava süreci sonrasında sorumluların birbirlerine karşı rücu süreci ve rücu davası düzenlenmiştir.

2.3. Farklılaştırılmış Teselsülde Zarar Kavramı

Farklılaştırılmış teselsülün düzenlendiği Türk Ticaret Kanunu’nun 557’nci maddesinde teselsül sorumluluğu için birden fazla kişinin aynı zarara sebebiyet vermesi şartı getirilmiştir. Bu durum “Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları halinde…” ibaresi ile ifade edilmiştir. Bu düzenlemede geçen “aynı zarar” ibaresi açıklanmaya muhtaçtır[45].

TTK 557’nci maddenin gerekçesinde; “aynı zarar” kavramı ile “birlikte verilen zararın” kastedildiği belirtilmiştir[46]. Buna göre, yönetim kurulu üyelerinin tek başlarına verdikleri zararlardan müteselsil sorumlulukları söz konusu olmayacaktır[47]. Müteselsil sorumluluk ancak birden çok yönetim kurulu üyesinin birlikte zarar vermeleri ve bu zarardan sorumlu tutulmaları halinde söz konusu olabilecektir. Bu durumda TTK 557’nci maddesi hükmü uyarınca farklılaştırılmış teselsül hükümleri uygulanacaktır[48].

Bu çerçevede, meydana gelen zarara tek bir yönetim kurulu üyesi sebep olmuşsa farklılaştırılmış teselsül hükümleri uygulanmayacağı gibi birden fazla yönetim kurulu üyesinin ayrı ayrı verdikleri zararlardan aralarında müteselsil borç ilişkisi oluşmayacağından yine farklılaştırılmış teselsül uygulanamayacaktır[49]. Örneğin; 200.000. TL tutarındaki bir zararın %75’ine yönetim kurulu üyelerinin tamamının (A, B, C ve D) sebep olduğunu her birinin %100 kusurlu olduğunu kabul edelim, kalan %25’ine de yönetim kurulu üyesi D’nin sebep olduğunu kabul edelim. Bu durumda zararın 150.000 TL’lik kısmından yönetim kurulu üyeleri müteselsilen sorumlu olacak zararın tazmininde farklılaştırılmış teselsül hükümleri uygulanacaktır. Kalan 50.000.TL’lik kısmındaki zarardan ise tek başına meydana gelmesine sebep olan yönetim kurulu üyesi D sorumlu olacak, bu üye için zararın tazmininde farklılaştırılmış teselsül uygulanmayacaktır. Burada hakim, talep edilen şirket zararı bakımından öncelikle birlikte verilen zararı ve tek başına verilen zararı belirlemesi gerekmektedir. Davacılar tarafından zararın tümü birlikte verilen zarar şeklinde talep edilmiş olsa dahi hakim bu araştırmayı yaptıktan sonra farklılaştırılmış teselsül sorumluluğunu uygulayacaktır[50].

TTK m.557/2 hükmünde geçen “zararın tamamı” ifadesi, m.557/1 inci fıkradaki “aynı zarar” ifadesinden farklıdır[51]. Zararın tamamı kavramı ile ilgili olarak TTK 557’nci maddesinin gerekçesinde herhangi bir açıklama yapılmamıştır[52]. Doktrinde ise zararın tamamı kavramından, zarara uğrayan davacının uğramış olduğu tüm zararların anlaşılması gerektiği yönünde görüş hakimdir[53].  Buna göre zarara sebebiyet veren yönetim kurulu üyeleri, zararın tamamından farklılaştırılmış teselsül hükümlerine göre sorumlu olacaklardır[54].  Meydana gelen zarara yönetim kurulu üyelerinden yalnızca birinin sebebiyet vermesi halinde farklılaştırılmış teselsül hükümleri uygulanmayacaktır[55]. TTK 557/2’nci madde hükmünde geçen zararın tamamı ifadesi, tek başına verilen, diğer yönetim kurulu üyelerinin eylem ve kararlarıyla illiyet bağı olmayan zararların müteselsil sorumluluk hükümleri kapsamında tazmin edileceği anlamına gelmez[56].

Yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılacak sorumluluk davasında, dış ilişkinin nasıl hükme bağlanacağına, rücu davasında ise iç ilişkinin nasıl hükme bağlanacağını karar verilecektir. Hakim tarafından sorumluluk davasında tüm sorumlular ve sorumluluk çerçevesi dikkate alınmakla birlikte karar yalnızca kendisine dava açılan sorumlular hakkında verecektir[57].

2.4. Dış İlişkide Farklılaştırılmış Teselsül

Farklılaştırılmış teselsülde, alacaklı veya alacaklılar ile borçlular arasındaki ilişkide kısaca dış ilişkide borçluların (davalıların) sorumluluk miktarları bireysel indirim sebeplerine göre farklılaştırılmaktadır. Bu yönden, TBK m.51 ve m 52’de yer alan indirim nedenleri göz önünde bulundurularak yönetim kurulu üyelerinin her birinin sorumluluklarının oranı belirlenecektir. Teselsül sorumluluğunun farklılaştırılmış olarak adlandırılmasının temel nedeni de bu durumdur[58].

Borçlunun/borçluların her birinin, alacaklı/alacaklılara karşı kusurunun ağırlığı, işlem ve kararlarının sonuca etkisini (illiyet bağı) ve durumun gerekleri gibi sorumluluğu azaltan veya ortadan kaldıran nedenleri savunma olarak ileri sürebilme imkanının bulunması farklılaştırılmış teselsülü tam teselsülden ayıran en önemli özelliktir[59].

Farklılaştırılmış teselsülün dış ilişkide uygulanması sürecinde öncelikle sorumluların belirlenmesi gereklidir. Sorumluların tümünün tespit edilmesindeki amaç, hakimin davalılardan her birinin zararın meydana gelmesindeki etkisini ve rolünü, kısaca her bir davalının kusurlu eylem ve işlemlerinin zararla nedensellik bağını, zararın meydana gelmesine neden olan olguların tümünü görerek sorumluluk çerçevesini saptamasıdır. Sorumlulukla ilgili kapsamın bütününün incelenmesindeki amaç bütün hakkında karar verilmesi değil sorumluların bütünün içindeki konumlarının doğru bir şekilde belirlenmesidir[60].

Farklılaştırılmış teselsül hükümleri sorumluğun bireyselleştirilmesini gerektirmektedir. Bireysel sorumluluğun belirlenmesinde farklılaştırılmış teselsül uyarınca yalnızca ilgili sorumlu açısından kusurun ağırlığı ve kişisel sebepler göz önünde bulundurularak sorumluların her biri için “sorumluluk tavanı” tespit edilir. Belirlenen bu ‘sorumluluk tavanı’ bir sorumluluğa has üst sınır olup, alacaklıların sorumluların her birinin sorumluluğuna başvurabileceği azami miktarı gösterir[61].  Sorumlu her bir yönetim kurulu üyesinin tek başına zararın meydana gelmesine neden olsaydı ne kadar tazmin ile sorumlu tutulacağına karar verilecek idiyse bundan fazlasını tazmin ile sorumlu tutulamaz. Davalı yönetim kurulu üyelerinden hiçbiri hakkında kişisel sorumluluk tavanının üstünde sorumluluğuna hükmedilemez. TTK 557’nci maddesi ile getirilen farklılaştırılmış teselsül ilkesinin temel mantığında da bu yatar. Sorumluk tavanı belirlendikten sonra zarar gören davacı, sorumluların her birinden zararının tümünü talep edemeyecek olup, yalnızca hangi yönetim kurulu üyesine karşı talebini yöneltmişse o üyenin sorumluluk tavanına kadarki tutarı talep edebilir. Zarar görenin zararının tümünü sorumluların herhangi birinden talep etmesi imkanını tanıyan tam teselsül ile farklılaştırılmış teselsülün farkı da burada ortaya çıkmaktadır[62]. Farklılaştırılmış teselsülde bireysel sorumluluğun belirlenmesinde hangi unsurların dikkate alınacağı önem kazanmaktadır. İsviçre Federal Mahkemesine göre bireysel sorumluluğun belirlenmesinde; kusurun ağırlığı, davalılardan her birinin bireysel konumunu ilgilendiren ve BK m.51 ve 52 hükümleri çerçevesinde hakim tarafından göz önünde bulundurulabilecek olgular, yetkilerin devredilmesi, üçüncü kişilerin eylem ve davranışları ile şirketten kaynaklanan kusurlar gibi unsurlar dikkate alınmalıdır[63].

Yönetim kurulu üyelerinden her birinin dış ilişkideki sorumluluk tavanının tespit edilmesinin akabinde alacaklılar/zarara uğrayan taraf, müteselsil sorumluluk kuralı gereği davalı yönetim kurulu üyelerinin her birisinin sorumluluk tavanına kadar olan tutar için ister birine ister birkaçına isterse tamamına karşı takipte bulunabilir[64]. Burada alacaklılar tarafından takipte bulunulabilecek üyeler yalnızca alacaklı tarafından açılan sorumluluk davasında davalı olarak gösterilen ve dava neticesinde sorumluluğuna karar verilen yönetim kurulu üyeleri olacaktır.

Yönetim kurulu üyelerinden sorumlu bulunanlardan, alacaklının takip ettiği üye veya üyeler tarafından ödemede bulunulması halinde bu üyelerin ödedikleri tutarda diğer sorumlu üyelerin bu sorumluluk kapsamındaki borçları azalacaktır[65]. Bununla birlikte zararın tamamı ödenmediği müddetçe belirlenen sorumluluk tavanına kadarki tutarda üyelerin borçları devam edecek olup alacaklıların zararının tamamı ödendiği takdirde dış ilişkideki sorumlulukları sona erecektir.[66].

Yukarıda da açıklandığı üzere farklılaştırılmış teselsül, müteselsil sorumluluğun bir türüdür. Sorumluluğun bireyselleştirilmesi farklılaştırılmış teselsülün son tahlilde müteselsil sorumluluğun bir türü olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu nedenle farklılaştırılmış teselsül sisteminde sorumlulardan her birinin bireysel sorumluluk alanlarının belirlenmesi yeterli olmayacak olup, birden çok üyenin sorumlu oldukları durumlarda sorumlulardan her birinin sorumluluk tavanı belirlendikten sonra üyelerin müteselsil bir sorumluluk alanına sahip olup olmadığı incelenerek karara bağlanmalıdır[67].

2.5. İç İlişkide Farklılaştırılmış Teselsül

Anonim şirkette yönetim kurulu üyelerinin kendi aralarındaki ilişki iç ilişkidir[68]. Yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan sorumluluk davasında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk tavanı kadar tutarı ödemelerine hükmedilebilir. Bu hükme istinaden yönetim kurulu üyeleri tarafından sorumluluk tavanının tamamı tutarında ödeme de yapılabilir.  Sorumluluk tavanının tamamını ödeyen yönetim kurulu üyeleri payına düşenden fazlasını ödemiş olacaktır. Ayrıca alacaklı/davacı tarafından sorumlu yönetim kurulu üyelerinin tamamı aleyhinde sorumluluk davası açılmayabilir. Dolayısıyla bu yönetim kurulu üyeleri herhangi bir ödemede bulunmayabilir. Bu durumda da yönetim kurulu üyelerinin bir kısmı, aleyhinde dava açılmayan yönetim kurulu üyelerinin paylarına düşen zararı da tazmin ederek gerçekte kendi paylarına düşen tutarın fazlasını ödeyeceklerdir[69]. TTK m. 557/3 hükmündeki düzenleme ile dış ilişkide kendi payına düşen tutardan fazla ödeme yapan yönetim kurulu üyeleri için diğer yönetim kurulu üyelerine rücu davası açarak payına düşenden fazla ödemiş olduğu tutarı tahsil etme imkanı getirilmiştir[70]

Kanun koyucu TTK 557’nci maddesinin 3 üncü fıkrasında “Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hakim tarafından belirlenir.” şeklindeki düzenleme ile sorumlu yönetim kurulu üyeleri arasındaki iç ilişkideki rücu davası hüküm altına alınmıştır[71].

TTK m. 557/3’ün gerekçesinde;  bu düzenleme ile alacaklılara ödemede bulunan sorumlu yönetim kurulu üyelerinin diğer yönetim kurulu üyelerine karşı açabileceği rücu davasının düzenlendiği, ödemede bulunan sorumlulardan birinin diğer sorumlulara karşı bağımsız bir rücu davası ikame etmesi halinin hüküm altına alındığı, rücu davasında başvurunun dış ilişkideki sorumluluk davasının davalıları ile sınırlı olmadığı,  örneğin yedi üyeli bir yönetim kurulunda dış ilişkide sorumluluk davası üç üyeye karşı açılmış olsa bile rücu davasında yedi üyenin yargılanarak karar verilebileceği, bağımsız rücu davasının da bu üç üyeye karşı değil diğer üyeleri de kapsayacak şekilde açılabileceği, bu imkanın madde metninde “birden çok sorumlu” sözcüğü ile ifade edildiği, çeşitli sebeplerle bazı üyelerin dava dışı bırakılarak kayrıldıklarına uygulamada sıkça rastlandığı, rücu davasını da yalnızca dış ilişkide açılan davadaki davalılara hasretmenin hem fazlasıyla haksızlığa neden olacağı, hem de davacıya adil olmayan bir güç sağlayacağı belirtilmiştir[72].

Sorumlu yönetim kurulu üyeleri arasındaki rücu davasındaki davalılarla, dış ilişkide açılan sorumluluk davasındaki davalılarının aynı olmaması rücu davasının en önemli özelliğidir[73]. Yukarıda da belirtildiği üzere zarara uğrayanlar, açacakları sorumluluk davasında tüm yönetim kurulu üyelerini davalı olarak göstermeyebilirler. Bu dava neticesinde kendi payından fazlasını ödemek durumunda kalan yönetim kurulu üyesi, fazladan ödemiş olduğu miktar için tüm yönetim kurulu üyeleri aleyhine rücu davası açabilir[74].

Rücu davası açabilmek için temel şart, davacı tarafından zarara uğrayanlara kendi payına düşen miktardan fazla ödeme yapılmasıdır. Yalnızca kendi payına düşen miktarı ödeyen fazladan herhangi bir ödemede bulunmayan sorumlular diğer sorumluları dava edemeyecektir[75].

Rücu davası, alacaklılar tarafından açılan dış ilişkide sorumluluk davasından farklı bir davadır. Müteselsil sorumlu yönetim kurulu üyelerinin alacaklılara karşı sorumlu oldukları dış ilişkideki sorumluluk miktarı ile iç ilişkide kendileri aleyhine başvurulabilecek sorumluluk miktarı farklılık arz edebilir. Alacaklılar tarafından yönetim kurulu üyeleri aleyhine açılan davada ileri sürülen indirim sebeplerine istinaden tespit edilen sorumluluk miktarı iç ilişki açısından da sorumlu oldukları nihai miktar manasına gelmez. Rücu davasında hakim, alacaklılar tarafından açılan sorumluluk davasında belirlenen yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk tavanlarıyla bağlı değildir[76]. Yönetim kurulu üyelerinin iç ilişkideki kusur oranları, sorumluluk koşullarının birbirleri ile karşılaştırılması ve durumun tüm gereklerinin dikkate alınması, alacaklılara karşı dış ilişkide her bir yönetim kurulu üyesinin sorumlu olduğu tutar ile iç ilişkide birbirlerine karşı rücu edecekleri tutarın farklı olmasına neden olabilir[77]. Buradaki dava yeni bir dava olup yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları hakim tarafından yeniden belirlenir.[78]

TTK m.557/3 hükmüne uygun olarak rücu davasında hakim sorumlular açısından durumun gereklerini, kusurun ağırlığını ve TBK 51 ve 52’nci madde hükümlerini dikkate alarak başvuruyu değerlendirir.  Burada hakime tanınan takdir yetkisi çok geniştir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk miktarının tespitinde esas kriter kusurun ağırlığı olmakla birlikte madde metninde geçen “durumun bütün gerekleri” ibaresini, sorumlu yönetim kurulu üyelerinin kusur oranları ile sınırlı olarak düşünülmemelidir. Sorumlu yönetim kurulu üyelerinin kusurları dışında hakim, yönetim kurulu üyeleri arasındaki iş bölümü ve hiyerarşik ilişkiyi, ücretlendirmeyi, yetki devrini ve TBK m. 51 ve 52’nci hükümlerinde yer alan durumları göz önünde bulundurabilir. Hakim, dış ilişki açısından daha önce yapmış olduğu değerlendirmelere bağlı olmaksızın sorumlu yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkileri derinlemesine incelemelidir[79].

Sonuç

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 557’nci maddesi ile anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumlulukları için geçerli olan tam teselsül ilkesi yerine 1991 yılında İsviçre Borçlar Kanunu’nda yapılan değişikliğe paralel olarak farklılaştırılmış teselsül ilkesi getirilmiştir. Getirilen bu düzenleme ile müteselsilen sorumlu olan her bir yönetim kurulu üyesinin bireysel indirim sebeplerini dikkate alan farklılaştırmaya gidilmiştir. Bu düzenlemeye göre her bir olayda hâkim tarafından yönetim kurulu üyelerinden her birinin teselsül ilişkisi içinde zarar görenlere karşı şahsen ne miktarda sorumluluğu bulunduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Hakim, dış ilişkideki sorumluluğun belirlenmesinde toplam borç miktarına göre oranları belirlemenin yanında her bir üyenin sorumluluk tavanını da belirlemelidir. Her bir sorumlunun sorumlu olduğu tavan miktarının tespitinde hâkim tarafından, sorumluluğa sebep olan eylem tek başına işlenmiş olsaydı hangi indirim sebepleri dikkate alınacaksa, farklılaştırılmış teselsül sorumluluğunda da bu indirim sebepleri dikkate alınacaktır. Tespit edilen bu sorumluluk tavanı her bir sorumlunun zarara uğrayan alacaklıya karşı ödeyeceği azami tutarı gösterir. Zarara uğrayan, belirlenen bu tavan tutarından fazlası için sorumlulara başvuramaz.

TTK m. 557/3 hükmündeki düzenleme ile dış ilişkide kendi payına düşen tutardan fazla ödeme yapan yönetim kurulu üyeleri için diğer yönetim kurulu üyelerine rücu davası açarak payına düşenden fazla ödemiş olduğu tutarı tahsil etme imkanı getirilmiştir. Buna göre, kendi payından fazlasını ödemek durumunda kalan yönetim kurulu üyesi, fazladan ödemiş olduğu miktar için tüm yönetim kurulu üyeleri aleyhine rücu davası açabilir. Hakim, dış ilişki açısından daha önce yapmış olduğu değerlendirmelere bağlı olmaksızın sorumlu yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkileri derinlemesine inceleyerek yönetim kurulu üyelerinin rücu edebilecekleri miktarı belirleyecektir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Akdağ Güney, Necla (2012) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu,6335 Sayılı Kanun’un Getirdiği Değişiklikler ile Vedat Kitapçılık, İstanbul. (Yönetim Kurulu).
Altay Sıtkı Anlam, (2011) Anonim Ortaklıkta Yönetim Yetkilerinin Devrinin Sorumluluğu, İstanbul (Yetki Devri).
Ayhan Rıza / Çağlar Hayrettin / Özdamar Mehmet, (2020) Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara.
Çamoğlu, Ersin (2010) Anonim Ortalıklarda Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumlulukları 3. Bası İstanbul Vedat Kitapçılık.
Çamurcu Emin, (2015) Anonim Ortaklıklarda Farklılaştırılmış Teselsül ilkesi Uyarınca Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluklarının Belirlenmesi, İstanbul.
Bahtiyar Mehmet, (2020) Ortaklıklar Hukuku, 14. Bası, Beta Yayınları, İstanbul
Bı̇lgı̇lı̇ Fatih / Demı̇rkapı Ertan, (2020) Şirketler Hukuku Dersleri, 7. Basım, Dora Yayınları, Bursa.
Eren, Fikret (2018) Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Ankara
Göktürk Kürşat, (2014) Anonim Şirket Yönetim Kurulunun Özellikle Yetki Devri Halinde Gözetim Sorumluluğu ve Hukuku Belirlilik Sorunu TBB Dergisi (Yetki Devri)
Göktürk Kürşat, Can Mehmet Çelebi, (2011) “Farklılaştırılmış Teselsülün- Özellikle- Dış İlişki Bakımından Anlamı ve Bankacılık Kanununun Şahsi İflas Sorumluluğu ile Karşılaştırılması”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:2
Helvacı Mehmet (2013) Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğunda Farklılaştırılmış Teselsül, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013/2 (Farklılaştırılmış Teselsül)
Helvacı Mehmet, (2001) Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, 2.Bası, Beta Yayınları, İstanbul. (Hukuki Sorumluluk)
İmregün Oğuz, (1989) Anonim Ortaklıklar, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Kutulmuş Matbaası, İstanbul.
Kapancı Kadir Berk, (2019) İstanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, Yürürlük Kanunu, Cilt 1   Vedat Kitapçılık, İstanbul
Karahan Sami /Koşut Hanife, Şirketler Hukuku 2012 Mimoza Yayıncılık İstanbul.
Kayar, İsmail, Özatlan, Yurdal, (2019) Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Davasında Kusur ve İspat, Terazi Hukuk Dergisi, C.14, S.  151, Mart, 2019
Kılıçoğlu Ahmet Mithat, (2018) Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara
Kırkan, Merve, (2013) Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu konulu Yüksek Lisans Tezi İstanbul
Koç Himmet, (2020) Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Farklılaştırılmış Teselsül İlkesi Uyarınca Sorumluluklarına Genel Bir Bakış, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (NEÜHFD), C. 3, Sayı. 1
Pulaşlı Hasan (2009) Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Özen Yükümlülüğü ve Müteselsil Sorumluluğu, Batider, C. XXV, S. 1
Pulaşlı Hasan (2016) Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara.
Şener, Oruç Hami, (2015) Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara.
Tekinalp Ünal (2012) Yeni Anonim ve Limited Ortaklıklar Hukuku ile Tek Kişi Ortaklığının Esasları Vedat Kitapçılık İstanbul.
Tekinalp Ünal, (2013) Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değişiklikler ve İkincil Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul (Sermaye Ortaklıkları)
Turanlı Hüsnü, (2014) Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Ortaklıkta İbra Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi | Sayı:2- Aralık 2014.
Üçışık Güzin, Çelik Aydın (2013) Anonim Ortaklıklar Hukuku Adalet Yayınları Ankara (Anonim Ortaklıklar Hukuku)
Ayan Özge, (2013) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sadakat Yükümlülüğü ve Bu Yükümlülüğün İhlalinin Sonuçları, Adalet Yayınevi, Ankara.

[1] Turanlı Hüsnü, (2014) Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Ortaklıkta İbra Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi | Sayı:2- Aralık 2014 s. 101

[2] Turanlı, s. 101

[3] Kırkan, Merve, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu konulu Yüksek Lisans Tezi İstanbul 2013 s.87

[4] Karahan Sami /Koşut Hanife, Şirketler Hukuku 2012 Mimoza Yayıncılık İstanbul s.751

[5] Tekinalp, Ünal, (2012) Yeni Anonim ve Limited Ortaklıklar Hukuku ile Tek Kişi Ortaklığının Esasları Vedat Kitapçılık İstanbul s.276.

[6] Tekinalp Ünal, (2013) Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değişiklikler ve İkincil Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 3. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, s.436;

[7] Gerekçe, 6102 sayılı TTK’nın 553. Maddesi gerekçesi

[8] Göktürk Kürşat, (2014) Anonim Şirket Yönetim Kurulunun Özellikle Yetki Devri Halinde Gözetim Sorumluluğu ve Hukuku Belirlilik Sorunu TBB Dergisi s.189.

[9] Tekinalp, Sermaye Ortaklıkları, s. 432

[10] Helvacı Mehmet 2001) Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, 2.Bası, Beta Yayınları, İstanbul s. 28-29; Altay Sıtkı Anlam, (2011) Anonim Ortaklıkta Yönetim Yetkilerinin Devrinin Sorumluluğu, İstanbul s. 212.

[11] Gerekçe TTK m.357.

[12] Kayar, İsmail, Özatlan, Yurdal, (2019) Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Davasında Kusur ve İspat, Terazi Hukuk Dergisi, C.14, S.  151, Mart, 2019. s.24

[13] Çamoğlu, Ersin (2010) Anonim Ortalıklarda Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumlulukları 3. Bası İstanbul Vedat Kitapçılık, s.13.

[14] Pulaşlı Hasan (2009) Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Özen Yükümlülüğü ve Müteselsil Sorumluluğu, Batider, C. XXV, S. 1 s.66.

[15] Gerekçe TTK m. 553/1.

[16] Çamoğlu, s.31.

[17] İmregün Oğuz, (1989) Anonim Ortaklıklar, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Kutulmuş Matbaası, İstanbul, s.187.

[18] Yargıtay 11 HD 25.10.1994 tarih E. 5627/K. 7871 S.K.

[19] Yargıtay 11.HD. 07.05.2007 E. 4393 K. 6959

[20] Eren, Fikret (2018) Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Ankara s. 724

[21] Akdağ Güney, Necla (2012) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu,6335 Sayılı Kanun’un Getirdiği Değişiklikler ile, Vedat Kitapçılık, İstanbul. s.186.

[22] Poroy Reha, Tekinalp Ünal, Çamoğlu Ersin (2014) Anonim Ortaklıklar Hukuku Vedat Kitapçılık İstanbul s.391

[23] Akdağ Güney s. 186

[24]  Helvacı Mehmet, (2001) Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, 2001, 2.Bası, Beta Yayınları, İstanbul, s. 151-152

[25] Yargıtay 11. HD. 11.03.2002, E. 2001/9498, K. 2002/2079

[26] Akdağ Güney, s.190.

[27] Şener, Oruç Hami, (2015) Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 2. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, s.416

[28]  Tekinalp, Tek Kişi Ortaklığı s. 131.

[29] Üçışık Güzin, Çelik Aydın (2013) Anonim Ortaklıklar Hukuku Adalet Yayınları Ankara (Anonim Ortaklıklar Hukuku s.520

[30] Helvacı Mehmet (2013) Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğunda Farklılaştırılmış Teselsül, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013/2 s.81.

[31] Kılıçoğlu Ahmet Mithat, (2018) Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara s.457.

[32] Kapancı Kadir Berk, (2019) İstanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, Yürürlük Kanunu, Cilt 1   Vedat Kitapçılık, İstanbul, s, 544.

[33] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül s.81.

[34] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül s.81.

[35] Pulaşlı, Pulaşlı Hasan (2016) Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara s,723.

[36] Akdağ Güney, s.223-224.

[37] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül s, 83; Çamoğlu s.21-22.

[38] Altay Sıtkı Anlam, (2019) Anonim Ortaklıklar Hukukunda Farklılaştırılmış Teselsül, Terazi Hukuk Dergisi, C. 14, S. 151, Mart, 2019, s.69.

[39] Ayhan Rıza / Çağlar Hayrettin / Özdamar Mehmet, (2020) Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, s.485.

[40] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsüls.83.

[41] Akdağ Güney, s. 254.

[42] Koç Himmet, (2020) Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Farklılaştırılmış Teselsül İlkesi Uyarınca Sorumluluklarına Genel Bir Bakış, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (NEÜHFD), C. 3, Sayı. 1. s.70.

[43] Akdağ Güney, s.256.

[44] Gerekçe TTK m.557.

[45]  Koç, s.72

[46]  Gerekçe TTK m. 557.

[47]  Gerekçe TTK m. 557.

[48]  Altay, Farklılaştırılmış Teselsül s. 69.

[49] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül  s.86.

[50] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül s. 86,87.

[51] Akdağ Güney, s. 273.

[52] Akdağ Güney, s. 274.

[53] Göktürk Kürşat, Can Mehmet Çelebi,  (2011) “Farklılaştırılmış Teselsülün – Özellikle – Dış İlişki Bakımından Anlamı ve Bankacılık Kanununun Şahsi İflas Sorumluluğu ile Karşılaştırılması”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, s. 255; Pulaşlı, Şirketler Hukuku s. 705; , s. 247; Bı̇lgı̇lı̇ Fatih / Demı̇rkapı Ertan, (2020) Şirketler Hukuku Dersleri, 7. Basım, Dora Yayınları, Bursa, s. 288; Bahtiyar Mehmet, (2020) Ortaklıklar Hukuku, 14. Bası, Beta Yayınları, İstanbul s. 402.; Altay Farklılaştırılmış Teselsül, s. 73.

[54] Koç, s.73

[55] Göktürk, Can, s. 256.

[56] Helvacı, s.87

[57] Altay, Farklılaştırılmış Teselsül s.3

[58] Helvacı ,s.89

[59] Helvacı, s. 88.

[60] Altay Sıtkı Anlam, (2011) Anonim Ortaklıkta Yönetim Yetkilerinin Devrinin Sorumluluğu, İstanbul 2011. s. 330. Çamurcu Emin, (2015) Anonim Ortaklıklarda Farklılaştırılmış Teselsül ilkesi Uyarınca Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluklarının Belirlenmesi, İstanbul s. 126.

[61] Altay, Farklılaştırılmış Teselsül s.72.

[62] Ayan Özge, (2013) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sadakat Yükümlülüğü ve Bu Yükümlülüğün İhlalinin Sonuçları, Adalet Yayınevi, Ankara. s. 246.; Ayhan, Çağlar, Özdamar, s. 487.

[63] Çamurcu, s. 130.

[64] Ayhan/Çağlar / Özdamar, s. 487.;

[65] Çamurcu, s. 166.

[66] Ayan, s. 249.

[67] Altay Farklılaştırılmış Teselsül s.72

[68] Ayhan / Çağlar / Özdamar, s. 487.

[69] Koç s.75

[70] Akdağ Güney, s. 268 ; Ayhan/Çağlar/Özdamar, s. 488.

[71] Helvacı s.91

[72]  Gerekçe TTK m. 557.

[73] Ayan, s. 250.

[74] Akdağ Güney, s. 275.

[75] Koç s.75

[76] Göktürk / Can, s. 272; Çamurcu, s. 187.

[77] Helvacı s.92.

[78] Koç s.76.

[79] Helvacı, Farklılaştırılmış Teselsül s.92.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir